“Kitaplar çoğunlukla kitabı yazan kimselerin en iyi duygularını, en doğru düşüncelerini, en sağlam kanılarını, en temiz umut ve ülkülerini taşır.”
Victor Hugo
Okumak ve Yazmak Üzerine
Diyebiliriz ki insanın var olma serüvenini anlamlandıran sanat, güzelliğe ulaşma çabasından doğmuştur. Kuşkusuz her sanatçı da çağının tanığıdır. Salt bu gerçekten yola çıksak bile Sait Faik’in Haritada Bir Nokta öyküsünde son tümce olan, “Yazmasam çıldıracaktım,” uyarısını, “okumasam ve yazmasam çıldıracaktım,” olarak içselleştirmek çağımız insanının gereksinimidir bence.
Okumak ve yazmak gece ve günün dönüşümü gibi birbirine açılır. Bir eserdeki kültür dilin kaynağıdır ama dil de kültürün kalıbıdır, bedenidir. Biliriz ki bedensiz bir ruh var olamaz. Hepimiz bir dil ve kültür atmosferi içinde yetişiyoruz. Fransız roman kuramcısı Stendhal edebiyatı toplumun ana caddesine tutulmuş bir ayna olarak tanımlar. Ne dâhiyane bir tanımlama!
Biz, edebi eserler aracılığıyla bizden önceki ve sonraki kuşaklarla iletişim kurarız. Yazarın tanıklığının belgesi edebi eserdir. Edebi eserler dille oluşur. Hâkim olduğumuz dil aynı zamanda benliğimizi ve kimliğimizi oluşturur.
Okuyoruz; çünkü yabancılaşma sorunundan doğan hiçliği reddediyoruz. Yaşam döngüsünün haritanın her noktasında doludizgin devam ettiğini yazarın tanıklığından deneyimliyoruz.
Yazıyoruz; çünkü var olma amacımızı hatırlayarak güzelliğin ardına düşüyoruz. Haritanın her noktasındaki kötülüğe engel olmak, insan onurunun yeniden ve yeniden boy vermesine tanıklık etmek istiyoruz.
Biz, yazarak unutuşun acımasız elinden benliğimizin şarkısını kurtarıyoruz. Bu şarkı tüm evreni kuşatsın istiyoruz.
Keşke umuttan doğan, kutsanmış bu saf enerjiyi bilgelikle tazeleyebilsek.
Şubat 2021
Ayla İpek
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni-
Kompoze Gelişim Eğitmeni